Şefaat meselesi.
Unutulmaması gereken bir husus vardır ki şefaat yalnızca Allah'tan istenir. Allah'ın dışında kimsenin şefaat etme hakkı yoktur.
Sadece kıyamet günü Allah kime şefaat izni verirse o şefaat yapabilir.
"Aksi halde hiçbir insandan -buna peygamber dâhildir-şefaat talep edilmez. Bu insanı dinden çıkaran büyük şirktir. Çünkü duanın her çeşidi Allah'a sunulması gerekir. Allah'ın dışında dualara icabet edecek kimse yoktur.
Allah şehide şefaat hakkını verse de bizim daha dünyadayken şehit olma ihtimali olan birilerinden şefaat talep etmemiz caiz değildir. Bu konuya duyarlı olup sakınmak gerekir.
Er'risale kostantiniye.
Unutulmaması gereken bir husus vardır ki şefaat yalnızca Allah'tan istenir. Allah'ın dışında kimsenin şefaat etme hakkı yoktur.
"De ki: Bütün şefaat Allah'ındır".
{Zumer 44}
Sadece kıyamet günü Allah kime şefaat izni verirse o şefaat yapabilir.
"İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? {Bakara 255}
"Aksi halde hiçbir insandan -buna peygamber dâhildir-şefaat talep edilmez. Bu insanı dinden çıkaran büyük şirktir. Çünkü duanın her çeşidi Allah'a sunulması gerekir. Allah'ın dışında dualara icabet edecek kimse yoktur.
Allah şehide şefaat hakkını verse de bizim daha dünyadayken şehit olma ihtimali olan birilerinden şefaat talep etmemiz caiz değildir. Bu konuya duyarlı olup sakınmak gerekir.
Er'risale kostantiniye.
👍14❤2😢1
قال شيخ الاسلام ابن تيمية:
اهل السعادة هم اهل التوحيد.
Şeyh-ul İslam ibn Teymiyye şöyle dedi:
Mutlu insanlar Tevhid'in taraftarlarıdır.
اهل السعادة هم اهل التوحيد.
Şeyh-ul İslam ibn Teymiyye şöyle dedi:
Mutlu insanlar Tevhid'in taraftarlarıdır.
👍10🥰5❤2
Kafirlerle Muamelenin Hangi Boyutu Küfür, Hangi Boyutu Haram, Hangi Boyutu Caizdir❓
Allame Şeyh Nasır El-Fahd (حفظه الله)
☁️ Cevap: Kafirle muamelenin üç hali vardır:☁️
▪️ Birinci Hal: Kişiyi kafir yapan ve dinden çıkaran muamele. Bazı ilim ehli bu hal için “tevellî” ifadesini kullanmışlardır. Delillerin küfür ve riddet olduğunu ispat ettiği her şey bu kategoriye girer. Örneğin: Kafirlerin dinini sevmek, zafer ve üstünlük elde etmelerinden hoşnut olmak Müslümanlara karşı kafirlere müzaheret/yardım etmektir.
▪️ İkinci Hal: Kişiyi kafir yapmayan haram kılınmış muamele. Bazı ilim ehli bu hal için “muvâlât” ifadesini kullanmışlardır. Delilleri küfür derecesine ulaşmayan ve haram olduğunu ispat ettiği her şey bu sınıfa dahildir. Örneğin: Meclislerde onlara öncelik tanımak, onlara selam vermek ve onları tevellî derecesinde olmayacak şekilde sevmek vb.
▪️ Üçüncü Hal: Caiz olan muamele. Bu “Muvâlât”a dahil olmayandır. Delillerin caiz olduğunu ispat ettiği her şey buna girer. Örneğin: Onlara karşı adil olmak, muharip olmayanlarına karşı adalet, kafir akrabalarla ilişkiyi gözetmek vb.
İkinci ve üçüncü hal arasındaki farkı el-Karâfî (rahimehullah) tarafından kitabı “el-Furûk”ta (3/14-15) şöyle zikredilmiştir: “Bil ki Allah, ehl-i zimmeyi sevmeyi şu sözleriyle yasaklamıştır; “Ey iman edenler! Benim ve sizlerin düşmanı olan kimseleri size gelen hakkı inkar ettikleri halde -onlara sevgi gösterisinde bulunup- veli/dost edinmeyin…” (Mümtehine,1)
Başka bir ayette de sevgiyi ve dostluğu yasaklamıştır; “Allah, sizinle dininizden dolayı savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8)
Ehl-i zimmeye iyi davranmayı tercih eden ve aynı zamanda onları sevmeyi ve onlarla dostluğu yasaklayan bu iki nassın arasını bulmak gerekir.”
Ardından el-Karâfî şöyle der; “Bu ayrımın arkasındaki sır, zimmet akdinin onlara gösterilmesi gereken belli hakları bize vacip kılması hakikatinde yatar. Çünkü onlar bizim komşularımız ve Allah’ın, Rasulü’nün ve İslam dininin koruması altındaki misafirlerdir. Dolayısıyla onlara içten beslenen bir sevgiyi ya da küfür şiarlarına karşı bir tazimi zahiren göstermeyen her türlü şekilde iyi davranmak üzerimize farz-ı ayndır. Mesele bu iki durumdan birine (kalplerde sevgi veya küfür sembollerini tazim) ulaşırsa haram ve Allah’ı ayette yasakladıklarından olur. Bu bazı örneklerle daha açık olacaktır:
Bize geldikleri zaman meclislerde onlar için yolu temizlemek, nezaketen ayakta durmak ve hitap edilen için yüksek bir dereceyi ifade eden unvanlarla onlara hitap etmek haram olan şeylerdendir. Keza onlarla yolda karşılaşmamız ve aynı bir lidere veya oğlunun babasına yaptığı gibi yolun geniş ve kolay olan tarafından onlar geçerken bizim dar ve rahatsız edici taraftan geçmemiz de buna benzer. Bu küfrün şiarlarını yükseltmek ve Allah’ın, dininin ve onun ehlinin (Müslümanların) şiarlarını alçaltmak olduğu için caiz değildir.
Benzer şekilde Müslümanlar onların hizmetçisi veya kendisine bir şeyler emredilen ve yasaklanan altlarında çalışan ücretli bir işçi olmamalıdır. Onlara içten sevgi beslemeksizin iyilikte bulunmaya gelince… Örneğin: Zayıflarına merhamet etmek, açlarını doyurmak, çıplaklarını giydirmek, korkudan ve zilletten değil merhamet ve nezaketen yumuşak kelimelerle konuşmak, komşu olarak verdikleri eziyetleri kaldırmaya güç yetiyorsa görmezden gelmek, bunların hepsinin onlardan korku veya onları yüceltme sebebiyle değil hüsn-ü muamele için olması, hidayet olunmaları ve saadet ehlinden (İslam) olmaları için dua etmek, her türlü işlerinde onlara nasihat etmek…
Bütün bu meselelerde bu davranışımızı kendimizi yüceltmek ve alçaltmak için yapmıyoruz. Sürekli hatırımızda tutmamız gereken şey de onların içinde bulunan bize ve Peygamberimiz’e (صلى الله عليه وسلم) karşı olan nefretleri, eğer bize üstün gelirlerse bizi mahvedecekleri, kanımızı dökecekleri, mallarımızı alacakları ve onların Rabbimiz ve Mâlik’imize (azze ve celle) karşı isyanda en şiddetli kimseler olduklarıdır. Bundan dolayı onlarla Rabbimizin emirleri doğrultusunda yukarıda bahsedilen şekilde muamele ediyoruz.”
Allame Şeyh Nasır El-Fahd (حفظه الله)
İkinci ve üçüncü hal arasındaki farkı el-Karâfî (rahimehullah) tarafından kitabı “el-Furûk”ta (3/14-15) şöyle zikredilmiştir: “Bil ki Allah, ehl-i zimmeyi sevmeyi şu sözleriyle yasaklamıştır; “Ey iman edenler! Benim ve sizlerin düşmanı olan kimseleri size gelen hakkı inkar ettikleri halde -onlara sevgi gösterisinde bulunup- veli/dost edinmeyin…” (Mümtehine,1)
Başka bir ayette de sevgiyi ve dostluğu yasaklamıştır; “Allah, sizinle dininizden dolayı savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8)
Ehl-i zimmeye iyi davranmayı tercih eden ve aynı zamanda onları sevmeyi ve onlarla dostluğu yasaklayan bu iki nassın arasını bulmak gerekir.”
Ardından el-Karâfî şöyle der; “Bu ayrımın arkasındaki sır, zimmet akdinin onlara gösterilmesi gereken belli hakları bize vacip kılması hakikatinde yatar. Çünkü onlar bizim komşularımız ve Allah’ın, Rasulü’nün ve İslam dininin koruması altındaki misafirlerdir. Dolayısıyla onlara içten beslenen bir sevgiyi ya da küfür şiarlarına karşı bir tazimi zahiren göstermeyen her türlü şekilde iyi davranmak üzerimize farz-ı ayndır. Mesele bu iki durumdan birine (kalplerde sevgi veya küfür sembollerini tazim) ulaşırsa haram ve Allah’ı ayette yasakladıklarından olur. Bu bazı örneklerle daha açık olacaktır:
Bize geldikleri zaman meclislerde onlar için yolu temizlemek, nezaketen ayakta durmak ve hitap edilen için yüksek bir dereceyi ifade eden unvanlarla onlara hitap etmek haram olan şeylerdendir. Keza onlarla yolda karşılaşmamız ve aynı bir lidere veya oğlunun babasına yaptığı gibi yolun geniş ve kolay olan tarafından onlar geçerken bizim dar ve rahatsız edici taraftan geçmemiz de buna benzer. Bu küfrün şiarlarını yükseltmek ve Allah’ın, dininin ve onun ehlinin (Müslümanların) şiarlarını alçaltmak olduğu için caiz değildir.
Benzer şekilde Müslümanlar onların hizmetçisi veya kendisine bir şeyler emredilen ve yasaklanan altlarında çalışan ücretli bir işçi olmamalıdır. Onlara içten sevgi beslemeksizin iyilikte bulunmaya gelince… Örneğin: Zayıflarına merhamet etmek, açlarını doyurmak, çıplaklarını giydirmek, korkudan ve zilletten değil merhamet ve nezaketen yumuşak kelimelerle konuşmak, komşu olarak verdikleri eziyetleri kaldırmaya güç yetiyorsa görmezden gelmek, bunların hepsinin onlardan korku veya onları yüceltme sebebiyle değil hüsn-ü muamele için olması, hidayet olunmaları ve saadet ehlinden (İslam) olmaları için dua etmek, her türlü işlerinde onlara nasihat etmek…
Bütün bu meselelerde bu davranışımızı kendimizi yüceltmek ve alçaltmak için yapmıyoruz. Sürekli hatırımızda tutmamız gereken şey de onların içinde bulunan bize ve Peygamberimiz’e (صلى الله عليه وسلم) karşı olan nefretleri, eğer bize üstün gelirlerse bizi mahvedecekleri, kanımızı dökecekleri, mallarımızı alacakları ve onların Rabbimiz ve Mâlik’imize (azze ve celle) karşı isyanda en şiddetli kimseler olduklarıdır. Bundan dolayı onlarla Rabbimizin emirleri doğrultusunda yukarıda bahsedilen şekilde muamele ediyoruz.”
Please open Telegram to view this post
VIEW IN TELEGRAM
👍7
Bu üç halin farklılıklarını iyice incele ki işler senin kafanı karıştırmasın. Özellikle de bazı ilim Deccallerinin ilk iki hali meşrulaştırmaya çalıştığı ve dalalet ehlinin yaptığı gibi müteşabihe tabi olarak üçüncü hali ilk iki hali meşrulaştırmak için delil olarak kullanıp, insanları bununla saptırdığı günümüzde.
Allame Şeyh Nasır El-Fahd (حفظه الله)
Allame Şeyh Nasır El-Fahd (حفظه الله)
👍7
"Kim şeriata muhalif önderleri severse, aynı şekilde o cehenneme girdiğinde onunla birlikte girer."
(Mecmû'ul Fetâvâ 18/315)
Please open Telegram to view this post
VIEW IN TELEGRAM
👍15❤3
Soru: ❓ müslüman bir kadının yüzü ve eli açık dışarı çıkması caizmi?
"El ve yüz müstesna hadisi sahihmi.”?
Cevap:▪️ Bu konuda sahih olan, doğru olan kadının yüzünü kapamasıdır. El ve yüz müstesna anlayışı ve hadisi ise sahih değildir.
▪️ Aişe r.anha dan şöyle nakleder : Esma binti Ebu Bekr – Aişe nin kız kardeşidir – üzerinde ince bir elbise olduğu halde Muhammed s.a.v’in yanına gelmişti. Muhammed s.a.v de yüzünü başka bir tarafa çevirerek şöyle dedi : “ Ya Esma ! Buluğ çağına ermiş bir kadının şu ve şundan – elini ve yüzünü işaret ederek – başkasını göstermesi uygun değildir.”
Ebu Davud : 4.c.4104.n
Aişe r.anha’nın rivayet etiği bu hadise gelince… Bu hadis iki nedenden dolayı zayıf kabul edilmiştir :
Birinci olarak : Hadisin senedinde Aişe ile Halid b. Dureyk arasında kopukluk vardır….. Hadisi tahriç eden Ebu Davud der ki : Bu hadis mürseldir. Çünkü Halid İbni Dureyk , Aişe’ye yetişmemiştir. – yani ondan bir şey duymamıştır –
Ebu Hatim Er Razi de bu hadisin zayıf olduğunu belirtmiştir.
İkinci olarak : Hadis’in senedinde Şam’da oturan Said b. Beşir En Nasri vardır. İbn Mehdi bu adı hiç anmamış ; Ahmed b. Muin, İbn El Medeni ve Nesai bu şahsın zayıf olduğunu belirtmişlerdir.
Bundan dolayıdır ki bu hadis zayıf olduğu gibi, örtünmenin vacib olduğunu ifade eden sahih hadislere de karşı koyamaz
Ne Ebu Hanife, ne İmam Malik, ne de İmam Şafii “Kadın yüzünü açabilir mi?” başlığı altında bir şey söylememiştir. Bu konuda ne kitaplarında bir şey geçmiş ne de kendilerine yakın olan talebelerinden bir şey duyulmuştur. Bilakis sadece kadının yüzünü doğrudan etkileyen namaz, hac, vaaz ve akd gibi ibadet ve muamelat konularına girdiklerinde ''Bu ibadetler esnasında kadının yüzü nasıl olmalı'' hususuna değinmişlerdir.
----------
Zira onlar nezdinde hür kadında olması gereken şey aşikardır: Tesettür, İffet ve yüzün örtülmesi.
(El ve yüz müstesna hadisinin uydurma olduğu söylenmektedir)
"El ve yüz müstesna hadisi sahihmi.”?
Cevap:
Ebu Davud : 4.c.4104.n
Aişe r.anha’nın rivayet etiği bu hadise gelince… Bu hadis iki nedenden dolayı zayıf kabul edilmiştir :
Birinci olarak : Hadisin senedinde Aişe ile Halid b. Dureyk arasında kopukluk vardır….. Hadisi tahriç eden Ebu Davud der ki : Bu hadis mürseldir. Çünkü Halid İbni Dureyk , Aişe’ye yetişmemiştir. – yani ondan bir şey duymamıştır –
Ebu Hatim Er Razi de bu hadisin zayıf olduğunu belirtmiştir.
İkinci olarak : Hadis’in senedinde Şam’da oturan Said b. Beşir En Nasri vardır. İbn Mehdi bu adı hiç anmamış ; Ahmed b. Muin, İbn El Medeni ve Nesai bu şahsın zayıf olduğunu belirtmişlerdir.
Bundan dolayıdır ki bu hadis zayıf olduğu gibi, örtünmenin vacib olduğunu ifade eden sahih hadislere de karşı koyamaz
Ne Ebu Hanife, ne İmam Malik, ne de İmam Şafii “Kadın yüzünü açabilir mi?” başlığı altında bir şey söylememiştir. Bu konuda ne kitaplarında bir şey geçmiş ne de kendilerine yakın olan talebelerinden bir şey duyulmuştur. Bilakis sadece kadının yüzünü doğrudan etkileyen namaz, hac, vaaz ve akd gibi ibadet ve muamelat konularına girdiklerinde ''Bu ibadetler esnasında kadının yüzü nasıl olmalı'' hususuna değinmişlerdir.
----------
Zira onlar nezdinde hür kadında olması gereken şey aşikardır: Tesettür, İffet ve yüzün örtülmesi.
(El ve yüz müstesna hadisinin uydurma olduğu söylenmektedir)
Please open Telegram to view this post
VIEW IN TELEGRAM
❤11👍4
Her devirdeki hadis ehli, kendi zamanlarındaki sahabeler gibidir.
Ve şöyle dedi: Bir râvî görsem, Resûlullah (
Please open Telegram to view this post
VIEW IN TELEGRAM
❤5
Media is too big
VIEW IN TELEGRAM
Ey Takva Sahipleri Size Öyle
Bir Sesleniş İle Sesleniyorum Ki‼️
🎙Faziletli ve İzzetli Şeyh
Faris ez-Zehrani (تقبله الله)
Bir Sesleniş İle Sesleniyorum Ki‼️
🎙Faziletli ve İzzetli Şeyh
Faris ez-Zehrani (تقبله الله)
😢13🔥1
Ya şâhidân allâmânâ
www.tg-me.com/aden_nasheed
Herkes gibi yaşayıp herkes gibi ölmek bizlere göre değil,
Ne hayatımız başka hayatlara benzer, Ne ölümümüz başka ölümlere...
Ne hayatımız başka hayatlara benzer, Ne ölümümüz başka ölümlere...
❤22 4🥰3
Süleyman bize Ahmed'den o da, Evzai'den o da, Hassan'dan şöyle tahdis etti:
"Deccalin fitnesinden on iki bin erkek ve yedi bin kadından başkası kurtulamayacaktır."
(Hilyetu'l-Evliya)
"Deccalin fitnesinden on iki bin erkek ve yedi bin kadından başkası kurtulamayacaktır."
(Hilyetu'l-Evliya)
😢17❤5
İbnu'l-Esîr, Huzeyfe (radıyallahu anhu)'nun fitneler hakkında rivayet ettiği; "Fitneler geldiğinde karışıktır, işini bitirip gittiğinde ise anlaşılır"
"Yani fitneler geldiğinde insanlar onun fitne olduğunu anlamaz. İnsanlar fitneye bulaştıkları halde kendilerini hak üzere sanırlar. Böylece insanlar fitneye dahil olur, caiz olmayan şeyleri yaparlar. Fitne işini bitirip gittiğinde ise insanlar onun fitne olduğunu anlar. Böylece fitneye dahil olan kişi daha yeni hataya düştüğünü anlar."
Hâkim, Müstedrek, 8385
"Yani fitneler geldiğinde insanlar onun fitne olduğunu anlamaz. İnsanlar fitneye bulaştıkları halde kendilerini hak üzere sanırlar. Böylece insanlar fitneye dahil olur, caiz olmayan şeyleri yaparlar. Fitne işini bitirip gittiğinde ise insanlar onun fitne olduğunu anlar. Böylece fitneye dahil olan kişi daha yeni hataya düştüğünü anlar."
Ibnu'l-Esir, en-Nihaye ft Garibi'l-Hadis, 2/442.
😢8❤3👍2
İbnu'l-Cevzi -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Eğer cennete girersen ve beni aranızda bulamazsan, beni Allah'a sor ve de ki: 'Allah'ım, falanca kulun bize seni hatırlatıyordu.'”
“Eğer cennete girersen ve beni aranızda bulamazsan, beni Allah'a sor ve de ki: 'Allah'ım, falanca kulun bize seni hatırlatıyordu.'”
👍15❤8