Telegram Web Link
"Kişinin İslam'dan nasibi, namazdan nasibi kadardır. Kişi namaza ne kadar istekli ise İslam'a da o kadar isteklidir.

O halde ey Allah'ın kulu, kendini tanı ve İslamsız olarak Allah'a kavuşmaktan sakın. Çünkü sen namaza kalbinde ne kadar yer veriyorsan, senin İslam'ın da o kadardır."

Ahmed b. Hanbel
Allahım suretimizi ve ahlakımızı
Rasulumuz ve nebimize benzet..

Ummu Mabed'in eşi, zayıflıktan bitkin halde olan keçileri otlatma tan geldi. Sütü görünce: "Evde sağmal herhangi bir koyun yok. Şu da doğurmayan bir koyun! O halde bu süt nereden geldi?" diye sordu. Ummu Mabed Vallahi yanımıza çok mübarek, şöyle şöyle kişiler uğradı" diyerek olanları anlattı. Eşi mabed "Vallahi ben Kureyş'ın aradığı adamı buldum. Onun özelliklerini bana anlat ey ummu Mabed!" Ummu Mabed dedi ki: "Parlak yüzlü ve güzel yaradılışlı idi, zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Gözü, kudretten sürmeli idi. Kaşlarının ucu ince, saçları koyu siyahtı. Boynunda uzunluk ve ya sakalında sıklık vardı. Sustuğu zaman kendisinde vakar ve ağırbaşlılık, konuştuğ zaman da güler yüzlülük ve Tatlı sözlülük vardı. Sözleri, sanki dizilmiş birer inci gibi ağzından tatlı tatlı akmakta idi. Sözü açık ve hak ile bâtıl arasını ayırıcı olup, ne acizlik sayılacak derecede az, ne de boş ve gereksiz sayılacak derecede çoktu.uzaktan bakıldığında insanların en heybetlisi idi. Yakından bakıldığında da tatlı ve hoş görünüşü vardı. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa, ne de uzun olduğunu derdi. Arkadaşlarının arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. Sanki fidan idi ki, iki fidan arasında bitmiş, parlaklığı ve yeşilliği onlara üstün gelmişti. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; bir emir verdiği zaman da hemen buyruğunu yerine getirmeye acele ederlerdi. Kendisi ekşi ve asık suratlı değil, güleçti. Kimseyi kınamaz ve azarlamazdı."

Ebû Mabed dedi ki: "Vallahi bu Küreyşin aradığı adamdır. Eğer bir yolunu bulabilirsem mutlaka onunla arkadaş olurum."
Allah Subhanehu ve Teala Bedir ve Uhud'da Müslümanların üzerine bir uyuklama indirdi. Savaştaki bu uyuklama Allah Subhanehu ve Teala'dandır.

Namaz ve zikir meclisindeki uyuklama ise şeytandandır.
Seleften kimileri şöyle der:

“İyilikten sonra iyilik işlemek, iyiliğin bir mükâfatıdır ve kötülükten sonra kötülük işlemek, kötülüğün bir cezasıdır.”

İbn Teymiyye, Kalp amelleri
سمع النبي ﷺ رجلاً يقول : الله أكبر كبيرا ، والحمد لله كثيرًا ، وسبحان الله بكرة وأصيلاً فقال عجبت لها، فتحت لها أبواب السماء

قال ابن عمر : فما تركتهن منذ سمعت رسول الله ﷺ يقول ذلك

Gök kapılarını açan duâ:

Allahu ekber kebîrâ, velhamdulillahi kesîrâ, ve subhanallahi bukrâten ve asîlâ.


Allah'ı son derece tekbir ederim. Allah'a çokça hamd ederim ve sabah akşam Allah'u Tealayı tesbih ederim.)

Müslim, 601; Tirmizî, 3592; Nesâi, 2/125.
Şeyhu'l-İslam İbn Teymiyye Rahimehullah şöyle demiştir:

"Allah kimi severse, onu sevdiği şeylerde kullanır."

Mecmu'ul-Fetava (11/208)
Forwarded from •تذڪرة•
NEFSİN DOĞASI

Nefis iştahlıdır, bütün güzellikleri elde etmek ister.

"Nefisler sürekli kıskançlık duygusunun etkisindedir" Nisa, 128.

Nefiste, azgınlık ve günahlara bulaşma noktasında yetenek bulunmaktadır.

"Semud (kavmi) azgınlığı yüzünden (peygamberi) yalanladı. Şems, 11.

Diğerlerinin üstüne çıkmak ve ayrıcalıklı olmak ister.

Her zaman rahat olmak ister, zorluk ve sıkıntıları sevmez.

Kulun yapmış olduğu bütün fiillerinden pay ve zevk almak ister. Sonunda onun mahvolmasına sebep olsa bile, sonucuna bakmadan o anlık zevkleri elde etmek ister.

Muhasibi şöyle der; "Hiç şüphesiz nefis, kendi haline bırakılacak olsa, hiçbir hayırlı amel yapmaz ve işlemediği hiçbir günah bırakmaz."

Neden?

Çünkü nefis bunun tersini sevmektedir. Kul hayırlı bir amel İşlediğinde nefsi bunun tersini ister.

Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

"Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden Allah'a sığınırız" buyurmuş olmasına rağmen nasıl olurda biz nefsimizin şerrinden Allah'a sığınmayız.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hüseyin bin Münzir'e şöyle dedi;

"De ki; Allah'ım! Bana doğru yolu ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru."
جِبْريلَ ، فقال : إِنِّي أُحِبُّ فُلاناً فَأَحْبِبْهُ ، فَيُحِبُّهُ جِبْريلُ ، ثُمَّ يُنَادِي في السَّماءِ ، فَيَقُولُ : إِنَّ اللَّه يُحِبُّ فُلاناً ، فَأَحِبُّوهُ فَيُحبُّهُ أَهْلُ السَّمَاءِ ثُمَّ يُوضَعُ له القَبُولُ في الأَرْضِ ، وإِذا أَبْغَضَ عَبداً دَعا جِبْريلَ ، فَيَقولُ : إِنِّي أُبْغِضُ فُلاناً ، فَأَبْغِضْهُ ، فَيُبْغِضُهُ جِبْريلُ ، ثُمَّ يُنَادِي في أَهْلِ السَّماءِ : إِنَّ اللَّه يُبْغِضُ فُلاناً ، فَأَبْغِضُوهُ ، فَيُبْغِضُهُ أَهْلُ السَّماءِ ثُمَّ تُوضَعُ له البَغْضَاءُ في الأَرْضِ

Allah Teala bir kulu sevdiği zaman Cebrâil’e:

“Ben filanı seviyorum onu sen de sev!” diye emreder. Cebrail onu sever ve sonra gök halkına:

Allah filanı seviyor, onu siz de seviniz, diye seslenir. Gök halkı da o kimseyi sever, sonra yeryüzündekilerin kalbinde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.

Allah Teala bir kula buğzettiği zaman, Cebrail’e:

“Ben, filanı sevmiyorum, onu sen de sevme!” diye emreder. Cebrail de onu sevmez. Sonra Cebrâil gök halkına:

Allah filan kişiyi sevmiyor, onu siz de sevmeyin, der. Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra da yeryüzündekilerde o kimseye karşı bir kin ve nefret uyanır.

(Müslim, Birr 157)
إِنَّ ٱلَّذِینَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ سَیَجۡعَلُ لَهُمُ ٱلرَّحۡمَـٰنُ وُدࣰّا


İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi uyandırır.

Meryem, 96.âyet
Büyük alim Muhammed Emin eş-Şankiti (rahimehullah) der ki;

Kadın şeref ve erdemliğini kaybederse, toprağın içi onun için toprağın üstünden daha hayırlıdır.

El-Azbul Nemîr min mecâlisul tefsîr, 4/401
Eğer Müslümanlar, insanlık aleminin yönetimini yeniden ellerine almak istiyorlarsa; her şeyden önce etkisi, sözlerinden ve davranışlarından izlenilebilecek gerçek bir imana sahip olmaları gerekir.

• Ebû'l-Hasan en-Nedvî, Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti
Forwarded from NABAWİ
Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti (1).pdf
43.2 MB
Müslümanların gerilemesiyle dünya neler kaybetti...

Muhteşem bir eser okumanızı tavsiye ederim.
İzzet, Allah’ın, Resûl’ünün ve müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler.

Münafikûn, 8
Ramazan'ı Duayla Karşılamak

Allah Resûlü (sallallahualeyhivesellem) Ramazan'ı duayla karşılar; Rabbinden, bu ayın hayırlarına muvaffak olmayı ve rıza-i İlahiye ulaşmayı dilerdi.

Abdullah ibni Ömer'den (radiyallahuanh) şöyle rivayet edilmiştir:

"Allah Resûlü, Ramazan hilalini gördüğünde şöyle dua ederdi:

اللَّهُمَّ أَهْلِلْهُ عَلَيْنَا بِاليُمْنِ وَالْإِيمَانِ وَالسَّلَامَةِ وَالْإِسْلَامِ، رَبِّي وَرَبُّكَ اللَّهُ

Allah'ım, bu ayı bizim üzerimize iman ve eman, İslam ve selamet üzere doğur.

Benim ve senin rabbin Allah'tır. "

Ramazan'ı duayla karşılamalı ve Ramazan'dan umduğumuz hayırları Rab-bimizden istemeliyiz. Umumi lafızlarla yaptığımız duaların yanında bir de özel ihtiyaçlarımızı ve Ramazan'dan beklentilerimizi dualarımıza yansıtmalı, Allah'tan (Azzevecelle) istemeliyiz:

اللَّهُمَّ أَعِنِّى عَلَى ذِكْرِكَ، وَشُكْرِكَ، وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ

"Allah'ım! Seni zikretmem, sana şükretmem ve en güzel şekilde sana kulluk etmem hususunda bana yardımcı ol."

Ramazan'ı güzel dualarla karşılamanın yolu, geçen Ramazanların muhase-besini yapmakla mümkündür. Bizi Ramazan'dan istifade etmekten alıkoyan sebepler iyi düşünülmeli ve bunları gidermesi, bizi umduğumuz hayırlara muvaffak kılması için Allah'a (Azzevecelle) tüm fakir ve zilletimizle yalvarmalıyız:

"Rabbinize gönülden (yalvara yakara) ve gizlice (için için) dua edin. Şüphesiz ki O, (duada) haddi aşanları sevmez."
2025/07/01 04:19:36
Back to Top
HTML Embed Code: